Samsung, 2010 yılında ilk Galaxy S’yi tanıttığında, Dünya genelinde ses getirmeyi başarmıştı. Şirket devam eden yıllarda Galaxy S2, S3, S4 ve S5 ile oldukça popüler olmuş, özellikle yazılım tarafında sunduklarıyla dikkat çekmişti. Ancak 2013 yılında, Samsung kullanıcılarının çok büyük şikayetleri baş göstermeye başladı.
Samsung, amiral gemi telefonlarında 2015 yılına kadar plastik kasa kullanmıştı. Bir dönem, Galaxy S4’ü satın alan kullanıcılar, telefonun kasasının boya atmasından, aşırı derecede deforme olmasından ve diğer kusurlarından şikayetçiydi. Galaxy S5 de, bu konuda farklı bir şey sunmadı.
Öte yandan, artık tanınan ve iyi bilinen Samsung’un, daha iyi olmak ve premium görünmek için de bir şeyler yapması lazımdı. İşte Samsung için asıl premium çağı başlatan telefon, Galaxy S6 olmuştu. Gelin bu telefonun hikayesine bir göz atalım.
Samsung, Galaxy Note 4 ve ilk nesil Galaxy A telefonlarında metal kenarlara zaten yer vermeye başladı ancak, S6 bu evrimleşmenin en bariz örneği oldu.
Kod adı: Project Zero
Samsung, Galaxy S6 üzerinde çalışmaya başlarken, onu “Project Zero” kod adıyla geliştiriyordu. Yani Samsung için de bu telefon, bir sıfırdan başlangıç ürünüydü zira her şey için yeniden düşünülüyor, yeni kararlar veriliyordu. Ancak telefon satışa çıktığında gelen tepkiler, Samsung’u hayal kırıklığına uğratmış olabilir çünkü şirket, yapmaması gereken birtakım seçimler yaptı ve hayranlarının tepkisini topladı. S6 şıktı, sağlamdı ancak mükemmel değildi ve Samsung’un benliğinden biraz uzaklaşmıştı.
*Galaxy S6, iPhone 6 Plus ve Galaxy S5 yan yana
Samsung, Galaxy S6’da, yekpare bir tasarım kullanmıştı. Arka ve önü cam olan telefonun kapağını çıkarmanız mümkün değildi, yani S ve Note serilerinin önceki modellerinin aksine pili çıkarıp değiştirmeniz veya kapağın altına erişmeniz mümkün değildi. SIM girişi ise telefonun solundaydı.
Pilin değişip değişmemesi önemli olmayabilir, tabii Galaxy S6’nın 1 günü bile çıkaramayan pil ömrünü hariç tutarsak, ancak bu cihaz, Galaxy S5 ile gördüğümüz IP67 su ve toza dayanıklılık derecesini de kaybetmişti. Tabii Galaxy S5’te yer alan kapalı USB 3 girişine de sahip değildi.
Galaxy S5, USB 3 desteğine sahipken S6, Micro USB 2’ye geri dönmüştü. Bu da USB ile sürekli veri aktarmayan biri için çok önemli değil. Şirket Galaxy S6 ile başlangıç dahili depolama alanını 32 GB’a (S5’te 16 GB) çıkardı ve daha hızlı bir depolama birimi olan UFS 2.0’ı (S5’te BBMC) bu telefonunda kullandı. Evet, bunlar gerçekten çok önemli yükseltme ve yenilikler ancak, ürünün kaybettiği bir şey daha var, micro SD kart girişi. Evet, Galaxy S6’da hafızayı genişletmeniz mümkün değildi, yani telefonu alırken dahili depolama seçiminizi çok iyi yapmanız gerekiyordu. Türkiye’de sadece 32 GB ve 64 GB seçenekleri satıştaydı yanlış bilmiyorsam.
*Galaxy S6 nano SIM girişi
Tabii ki, Samsung tarafından görmezden gelinen başka negatif durumlar da vardı. Daha demin bir göndermede bulunmuştum, en başta pil, Galaxy S5’te yer alan 2800mAh pilin yerini bu modelde 2550mAh değerinde bir pil almıştı. Pilin küçülmesinin de tek sebebi vardı, telefonun kalınlığını azaltmak. Bu pil sayesinde Galaxy S6, 6.8mm kalınlık ile en ince telefonlar arasına adını yazdırmıştı. O dönem, telefonlarda incelik yarışının olduğu bir dönemdi, sonra bu değişti tabii ki.
Zaten Galaxy S5’te de pek yeterli olmayan pil kapasitesi, Galaxy S6’da kullanıcıların pil konusunda bir kez daha endişelenmelerine neden oldu. Küçük batarya, telefonu daha fazla şarj edeceğiniz anlamına geliyordu ve bu da, pilin yaşam ömrü için çok ciddi bir soru işareti yaratıyordu.
Samsung, değiştirilebilir pili ortadan kaldırma meselesini, o dönem “Galaxy S6’daki 15W daha hızlı şarj, size bu özelliği aratmayacak” diyerek bantlamaya çalıştı ancak ne inceleme editörleri, ne de biz son kullanıcılar aynı fikirde değildi.
Samsung’un Micro USB 3’ü terk etmesini ben çok yadırgamasam da, Galaxy S6’nın duyurulduğu dönem şirketin bu alanda geri adım atması fazlaca tepki çekti. Neticede ortada, 10 kat daha hızlı veri aktarabilmek vardı ve Samsung, bundan vaz geçmişti S6 tanıtıldığında USB-C diye bir şey henüz olmadığından, zaten bu ikisi dışında bir seçeneğiniz yoktu.
USB 3, MHL desteği sunuyordu ve bu destek, USB girişi üzerinden TV’ye bağlanma konusunda başlangıç seviyesinde bir deneyimi vaat ediyordu.
*iPhone 6 Plus Lightning portu ve Galaxy S6 Micro USB 2 portu
Hep Galaxy S6 deyip duruyoruz, ancak bu telefon tek başına gelmemişti. Yanında bir de, Galaxy S6 Edge vardı. S6 Edge, daha önce tanıtılan Note Edge’deki bir kenarı kavisli tasarımın bir devamı niteliği taşıyordu ve tek yerine 2 kenarı kavisliydi. Esnek OLED teknolojisini ödünç alan Galaxy S6 Edge, döneminde güzel ve benzersiz bir görünüme sahipti, ancak o ekstra pahalıydı ve tüketicilerin çoğu, ona bu parayı vermenin mantıksız olduğuna inanıyordu. S6 gibi 5.1 inçlik bir ekranla gelen telefon, kavis dışında bir şey sunmuyor ancak, kullanıcıların en azından başka bir seçeneği daha vardı.
Tabii bu kavis, ilerleyen yıllarda daha az eğim ile amiral gemilerinde bir standart haline gelmeye başladı. Samsung da, Galaxy S8 serisinden itibaren kavisi artık varsayılan olarak sundu ve S8’i, ondan daha büyük bir ekrana sahip Galaxy S8 Plus ile destekledi. Böylece kullanıcılar gerçek bir alternatife sahip oldu.
2015 yılının Eylül ayında Samsung, Galaxy Note 5 etkinliğinde bir de Galaxy S6 Edge Plus isimli bir ürün tanıttı. S6 Edge’nin 5.1 inçlik ekranının aksine S6 Edge Plus, 5.7 inçlik bir ekranla sahneye çıktı. Galaxy Note 4 ve Note 5 kadar büyük olması ve çift taraflı kavisine ek olarak S6 Edge Plus, 3000mAh değerinde S6 ailesinin diğer üyelerinden daha büyük bir pil taşıyordu. Pil ve ekran boyutu dışında bu cihaz, Galaxy S6 ve S6 Edge’den hiç farklı değildi.
*Galaxy S6 Edge+ ortada, Note 5 solda ve S6 sağda
Sevilmeyen unsurlarına rağmen Galaxy S6 serisi, dikkat çeken değişiklikleri de tüketicilerin ilgisine sunmuştu. Bu ailede yer alan Super AMOLED ekran, 1440P çözünürlükle geliyordu ve S5’te yer alan 1080P çözünürlük, önceki nesle göre bir şey getirmediği için eleştirilmişti. Tabii bu çözünürlük de pilin yağ gibi tükenmesini sağlıyordu, o ayrı.
Edge yani kavisli ekran tasarımı da göz alıcı bir deneyimi sunmak için yapıldı.
Arkadaki kamera, 1,12µm pikselli 16MP sensörle S5’ten farklı değildi, ancak onda yer alan F/2.4 diyafram açıklığının yerine S6 serisinde F/1.9 diyafram aralığı gördük. Bu, düşük ışıkta çok daha iyi fotoğraf ve videolar çekebileceğiniz anlamına geliyordu. Ön kamera, önceki modellere göre çok büyük bir gelişme gösterdi ve 5MP çözün ürlük ile karşımıza çıktı. Evet, bugün için pek heyecan verici değil ancak 2015 yılında, S5’te yer alan 2.1MP çözünürlüklü lense göre, dönemi için oldukça iyiydi.
İşte GSM Arena’dan bazı kamera örnekleri:
Galaxy S6, mobil ödemede taşları yerinden oynatan MST özelliğini destekleyen, Samsung Pay uygulamasına sahip ilk Samsung akıllı telefondu. S6 ve S6 Edge, kredi kartlarında yer alan manyetik şeridi tam manasıyla taklit edebiliyordu, yani kartınızı eklediğinizde onun manyetik yüzünü artık Samsung Pay’de de kullanabiliyordunuz. Samsung’un Samsung Pay’deki bu yaklaşımı, S6 modellerinin ABD’deki eski PoS cihazlarında bile uyumlu bir şekilde kullanılmasını sağladı. Tabii bu hizmet halen ülkemizde mevcut değil.
Tabii düşünülebilir, biz buna kartımızı kaydedeceğiz, bu bilgileri korumak için bir şeyler gerekiyor diye, evet, Galaxy S6 bir parmak izi okuyucuyla sunuldu. Aslında bu kilit yöntemi, S5 ve Note 4’te de vardı ancak çalışma mantığı o kadar saçmaydı ki, kullanmak bir eziyetten başka bir şey değildi. S6’da ise tıpkı iPhone’lardaki gibi adam akıllı bir parmak izi okuyucu gördük.
*Galaxy S6 parmak izi okuyucu
Galaxy S6’nın satış rakamları da çok konuşuldu. S6 ve S6 Edge, çok iyi ön sipariş rakamlarına ulaştı ve satışa çıktıktan sadece 1 ay sonra, 15 milyon adet sevkiyatı geride bıraktı. Tabii Galaxy S5, sadece 25 günde 15 milyon satmıştı ancak önemli olan arkasından gelen başarıydı.
Satışların başladığı ilk dönemlerde, düz S6 modelinin S6 Edge’ye göre çok daha fazla sattığını söyleyen raporlar Samsung’un anavatanı Güney Kore’den gelmişti. İlerleyen aylarda başlangıçta korkak seyreden S6 siparişleri, hissedilir derecede arttı ve bu siparişlere yetişemeyen Samsung, sırf Galaxy S6 yüzünden yeni bir üretim tesisi açmak zorunda kaldı. 3 ay içerisinde Galaxy S6 ve Galaxy S6 Edge, Galaxy S5’in 15.2 milyon adet satış rekorunu geçerek 15.8 milyon satış rakamına ulaşmayı başardı.
2016 yılında tanıtılan Galaxy S7 serisi ise, S6’yı daha mütevazi bir farkla geçmişti. Galaxy S6’nın bu kadar başarılı bir profil çizmesi 2 önemli şeyi gösteriyor; bunlardan ilki, S6 serisiyle gelen yükseltme ve iyileştirmeler, telefonların götürdüklerinden daha ağır bastı ve kullanıcılar bu telefonları tercih etmekten çekinmediler.
Galaxy S5 de birtakım eleştiriler getirmişti ancak, Galaxy S4 bu 6 S üyesi arasından, en başta söylediğim kusurlara rağmen en az hedef tahtasına oturan telefon olmuştu.
İkinci unsur ise, bazı insanlar Galaxy S6 serisinden gerçekten hoşlanmadı ve Galaxy S7 modelleri, Galaxy S6’da giden SD kart girişi ve suya dayanıklılığı getirdiği için özellikle bu kitle tarafından daha fazla tercih edilir oldu. Böylece Galaxy S7 ve Galaxy S7 Edge, S6 satışlarını atlattı.
İnsan hafızası gerçekten ilginç Galaxy S6 çıktığında ben bile “kardeşim bu ne, adamlar bildiğin iPhone yapmış” diye eleştirmiştim. Ancak kendisi, benim ilk akıllı telefonum olmuştu.
S5’in olumlu tepkilerine karşılık olumsuz tepkiler alsa da Galaxy S6, metal ve cam tasarımı, Edge modelinde sunduğu kavisli görünüm gibi özellikleriyle Galaxy S serisinde uzun yıllar yer alacak birtakım özelliklerin belirleyicisi oldu.
Şimdi ise o gün gidenler, pek umrumuzda değil gibi görünüyor. 2021 itibariyle fikrimiz fazlaca değişti ve artık pilin çıkarılabilir olması, bizim için pek bir şey ifade etmiyor. Geçmişte kalan çıkarılabilir pillerin aksine, SD kart girişi daha sonra geri döndü ancak, sanıyorum bu yıl kendisine yine veda ettik. Tabii yeni S’ler de bir şeyler götürdü, mesela 3.5mm kulaklık girişi. Ben artık onu da kullanmıyoru, o yüzden benim için bir şey ifade etmiyor ama S6’da bir jak girişimiz vardı.
Her ne olursa olsun, Galaxy S6, getirdikleriyle, en stabil Touchviz ara birimiyle ve benim ilk akıllı telefonum olması hasebiyle uzun süre aklımızdan çıkmayacak, kalbimizde de yaşayacak. Galaxy S6 ile yaşadığım hatıraları özlüyorum desem yeridir, belki başka bir zaman onlara da bir bakarız.
Peki siz, Galaxy S6 serisi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce gerçekten iyi miydi? Fikirlerinizi yorumlara bekliyoruz.