1. Anasayfa
  2. Genel

Apple Store Bağadat Caddesi’nde Neler Yaşadık? Öncesi ve Sonrası!

Yeni yazımda Apple Store Bağadat Caddesi gezimizi anlattım. Umarım beğenirsiniz. Arkanıza yaslanın ve bu anı yazısının tadını çıkarın.

Apple Store Bağadat Caddesi’nde Neler Yaşadık? Öncesi ve Sonrası!
1

Bazı geziler vardır, dersiniz ki bunu asla unutamam. İşte biz de 28 Ekim 2021 Perşembe günü, tam olarak böyle bir gün geçirdik. Muhteşem ekip Sinan, Murat ve ben, Apple’ın Avrupa’daki en büyük mağazası olan ve 25 milyon Dolar’lık bir yatırımla açılan Bağadat Caddesi Kadıköy mağazasına gittik. Aslında bu mağaza, 21 Ekim’de açıldı ancak biz, ilk gün çok kalabalık olacağını ve yapacağımız geziden pek bir şey anlamayacağımızı düşünerek gitmedik, yani ben böyle bir öneri sundum Sinan’a, dedim ki 1 hafta sonra gidelim.

Normalde gidiş tarihimizi, 27 Ekim olarak belirledik ancak Sinan’ın hastalanması, tarihi bir gün ötelememize neden oldu. 28 Ekim günü, okul ile başlayan heyecanımız günün ilerleyen saatlerinde artarak devam etti.

Ben, dersimin sabah olmasından ötürü okula gittim. Aslında yine henüz net bir karar yoktu ama, Sinan bana 11:00 gibi bir mesaj attı ve benim okuluma geleceğini söyledi. Ben de dersten sonra, okulun çıkışında Sinan’ı bekledim ve ondan haber gelince de okuldan ayrıldım. Sinan okulu bulmaya uğraşırken bayağı eziyet çekmiş ama, oraya pek girmeyelim.

Bir araya geldikten sonraki planımız Murat ile buluşmaktı. Metrobüse bindik ve Murat’ı, yanlışım olmasın ama sanırım Edirnekapı durağında aldık.

Herkesin aklında şu soru var? Nasıl aldınız? Çok basit, Murat metrobüs durağına geldiğini söylediğinde biz ona dedik ki, durağa gelince bastonları yere vuracağız, sen de bizim araca bineceksin. Tam da öyle yaptık, gerçi benim baston yüzünden az kalsın bir tane abimiz yere çakılıyordu ama, baston vuruşlarımız amacına ulaştı ve Murat ile buluşmayı başardık.

Metrobüsten sonraki rotamızı kararlaştırmakta biraz zorlandık ancak, nihayetinde metrodan Yenikapı, oradan da Marmaray kararı aldık. Ancak bizde bir prensip var, aldığımız karara hiçbir zaman uymayız, işte Murat’ın önce yemek yieğlim önerisinden sonra yine benzer bir film koptu. Levent’te indik ve oradan, Mecidiyeköy’e geçtik, orada bizim çocukluğumuzdan beri gittiğimiz bir dönerci var, yemeği orada yiğecektik.

Tahmin edin ne oldu? Ne olacak, kaybolduk. Murat’ın metrobüsten yolu biliyorum demesi üzerine önce yarım saatten fazla bir süre boyunca Şişli metrobüs durağını aradık, daha sonra da oradan 15 dakika dönerciye yürüdük. Evet, yemek yemek için kendimize güzel bir hareket planı yapmışız, acıkmak istesek bu kadarı olmazdı.

Tabii kaybolmamızda bir diğer etken de, sürekli konuşuyor olmamız, ama orayı biraz mazur görebiliriz. Yemeğimizi yedik ve namaz kılmaya karar verdik, ancak bu sefer de ikinci kriz başladı, cami bulma. Kime sorsak 100m ileride cami var diyor ancak, biz ilk başta düz yoldan şaştık, daha sonra biraz uğraşarak camiyi bulmayı başardık. Camiyi bulamadığımızda bir ara Sinan, Cevhair AVM’ye girelim dedi de, ben yapmayalım dedim çünkü eğer AVM’ye girseydik, bizim Apple Store’a gidişimiz en az 45 dakika uzardı, çünkü AVM’ler de oldukça karışık. Her neyse, namazı kıldıktan sonra yeni bir plan yaptık ve artık, tekrar Marmaray’a gitmemizin mantıksız olacağını düşünerek, metrobüs ile karşıya geçmeye karar verdik.

Durakta abinin birine, Söğütlüçeşme’ye giden metrobüse bineceğimizi söyledik, o da  ben de oraya gideceğim, size haber veririm dedi. Bilin bakalım sonra ne oldu? Elbette abi yok oldu. Muhtemelen, gelen bir Söğütlüçeşme aracına bindi ve bize haber vermeyi de unuttu. Neyse, canı sağ olsun.

Sonra başka bir abi nereye gideceğimizi sordu, ona da aynı şekilde cevap verdik. O da bize haber vereceğini ve birlikte bineceğimizi söyledi. Biz de aman abi, sakın bize haber vermeyi unutma dedik. Yarım saate yakın metrobüs bekledikten sonra araca bindik ve Anadolu yakasına doğru yol aldık.

Son durakta indik ve açıkçası ne yapacağımızı çok fazla bilmiyorduk, yoldan bir kişiye, Bağadat Caddesi’ne nasıl gideceğimizi sorduk. Bize karşıda dolmuşlar var, o tarafa gidin dedi ve biz de karşıya gittik. Mavi bir dolmuşun şoförüne, Bağadat Caddesi minübüsünü sorduk, o da oraya sarolar gidiyor, ilerideki arkadaşa sorun gibi bir şeyler söyledi. Hemen ardından, bir tane abimiz geldi ve bize nereye gideceğimizi sordu, biz de Bağadat Caddesi’nde yeni açılan Apple Store’a gideceğimizi yineledik. Bize başka bir abiyi yönlendirdi ve o da sağ olsun, gelen sarı dolmuşa bizi bindirdi ve Bağadat Caddesi’ne doğru yol aldık.

Gerçekten ülkemizin insanlarını seviyorum, çünkü sıcak kanlılık ve saçma sapan sorular olmadan yardım severlik benim sebdiğim şeylerden.

Bağadat Caddesi’ne geldiğimizi dolmuş şoföründen öğrendikten sonra indik ve ben, etrafa bir bakmaya başladım. Bağadat Caddesi tarafı biraz karmaşık görünüyordu ve biz, Apple Store öncesi tekrar namaz kılmak üzere harekete geçtik. 2 kişilik bir gruba en yakın camiyi sorduk, ancak onlar turist çıktı ve bize Türkçe bilmediklerini söylediler. Ben de o zaman İngilizce sorayım dedim de, Murat hadi gidelim deyince hevesim kaçtı, D. Sonra, Kadir ve Özcan adında 2 abiyle tanıştık ve onlara, rotamızı anlattık. Onlar da seve seve yardımcı olacaklarını söylediler. Sinan önde, ben ve Murat arkada ilerlemeye devam ettik. Önde Sinan, Özcan abiyle bayağı konuştu. Sonra camiye geldik ve namazımızı kıldık, ardından yine 2 değerli insanla Apple Store’a doğru yol aldık.

Özcan abi, bu kez benim yanıma geldi ve üniversitede ne okuduğumu, ne yapmak istediğimi falan sordu. Ben de ona elimden geldiğince hayallerimi, hedeflerimi anlattım. O da hem çok şaşırdı, hem de çok sevindi. Sonra ben ona, yapmak istediğim meslekte kulağıma gelen birtakım tatsız durumları da anlattım ve muhabbetle dolu birkaç dakika geçmiş, Apple Store’un önüne varmıştık bile.

Özcan Abi, bizimle yolculuk yapmanın keyifli olduğunu söyledi ve yapabileceği başka bir şey olup olmadığını sordu. Biz de hayır deyip teşekkür ettik ancak o, önümüzde sıra olduğunu ve içeriye, bize öncelik sağlanıp sağlanamayacağını sormak istedi. 2 dakika sonra geri geldi ve içeride çalışan bir kişinin, bizi birazdan içeriye alacağını belirttiğini söyledi ve hemen ardından bize güzel dileklerini sundu ve vedalaştık.

İşte Apple Store’da yaşananlar

Hemen ardından bir Apple Store çalışanı tarafından içeriye davet edildik ve kendisi bize önce hoş geldiniz dedi ve hemen sonra, içerisine ilişkin birtakım bilgiler verdi. Biz, abi bu işlerin müftelasıyız, sen bizi kendi halimize bırak dedik ve o da gülerek, çok güzel dedi. Sonra, bir şey sormak istersek veya bir şeye ihtiyacımız olursa, hemen yakınımızda olacağını söyledi. İsim  vermezsek olmaz, Hakan Bey.

Biz elimize ilk olarak iPhone 13 modellerini aldık. Ben de iPhone 13, Sinan’da Pro ve Murat’ta da yanlış hatırlamıyorsam 13 Mini vardı. Telefonları elimize alır almaz ilk yaptığımız şey, elbette Voice Over’ı açmak oldu, Siri sağ olsun bizim yerimize bu işi hallediyor.

Sonra biz, yeni iPhone’larda ana sayfaya ve geriye gitme gibi komutları nasıl yaptığımızı hatırlamaya çalıştık ve çabalar kifayetsiz kalınca, Voice Over yardım bölümünü açtık. Bu esnada birbirimizle kurduğumuz iletişim Hakan Bey’in dikkatini çekti ve bize: “Gençler, birbirinizle olan etkileşiminiz çok hoşuma gitti, müsade ederseniz fotoğrafınızı çekeyim.”. Biz de kabul ettik, çünkü içeride müşteriler olduğu için bizim video veya fotoğraf çekmemize izin vermediler. Tabii birkaç kaçamak yaptım ama karıştırmayalım.

Bu arada mağazanın erişilebilirliği, Apple’ın Today at Apple etkinlikleri ve mağazada gerçekleşen diğer programlar hakkında da Hakan Bey, iPhone 13’leri kurcalarken bize bilgi verdi.

Biz stantları, bir yan tarafa geçerek keşfetmeye devam ettik. Arkamızda Apple Watch 7. Nesli ve kayışlarını gördük. Tabii ondan önce benim dikkatimi, orada yer alan bir iPad çekti. Elime aldım ve ana sayfaya falan gitmeye çalıştım ancak, Apple Watch tanıtım sayfasından başka hiçbir yere bu tablet gitmiyordu. Oradaki bir başka çalışana, bunu normal bir iPad sandığımı ama sanırım öyle olmadığını söyledim. O da bana, kendisinin de ilk geldiğinde böyle sandığını ama onun normal bir iPad olmadığını söyledi ve yeni saatlerin tanıtımı için konduğunu belirtti. Gerçekten iyi, adamlar bir iPad’i tamamen Apple Watch 7 için ayırmış.

Apple Watch kayışlarını da inceledik ve Mac’lerin olduğu bölüme geldik. Benim ilk dikkatimi çeken Mac Mini oldu, Sinan da Mac Mini’yi daha önce hiç görmediği için oyun konsoluna benzetti doğal olarak, çünkü hakikaten benziyor. Ama şunu söyleyeyim, Mac Mini, yer yüzündeki en mantıklı ürün olabilir.

Hemen arkada, MacBook Pro ve MacBook Air modellerini gördük, touchbar’a sahip son MacBook’u. Voice Over’ı açtık ve yine hepimiz, birer MacBook’u kullanmaya başladık. Bu arada şunu da söyleyeyim, Apple Store çalışanları erişilebilirlik konusunda gayet bilgililer ve bize, cihazları istediğimiz gibi keşfedebileceğimizi söylediler. Yine gördüğümüz bir şeyi söyleyeyim, tekerlekli sandalyeli, yani fiziksel engelli bir çalışan da yine bu mağazada vardı ve dikkatimizi çekti.

MacBook’ların buz gibi tasarımına doyduktan sonra iPad’lere geçelim dedik ve hemen ön sırada yer alan, iPad modellerine bizi, çalışanlardan biri götürdü. Ama bana bu kadarı yetmez, ben dedim ki, M1 işlemcili iPad Pro var mı? Başka birinden evet burada cevabını aldıktan sonra oraya yöneldim ve cihazı biraz kurcaladıktan sonra, o çalışanla sohbet etmeye başladım. Kendisi, Mart 2020’den önce yurt duşında  olduğunu ve otel işletmeciliği üzerine çalıştığını, ancak pandemiden sonra sektörün durulmasından dolayı Türkiye’ye döndüğünü ve iş için Apple’a başvurduğunu söyledi. O da teknolojiyi çok seviyormuş ve hayallerimizin buluştuğu bir nokta, teknoloji lansmanlarını, tüm Dünyadan gazetecilerde aynı anda, kendi yerinde izlemek ve duyurulan ürünleri onlarla aynı anda kullanmak noktasında oldu. O da bunu duyunca çok mutlu oldu.

iPad’lerden sonra iMac tarafına döndük ve tasarımına hepimiz hayran kaldık. Özellikle faresi efsaneydi ancak, sözde teknolojiden anlayan ben, iMac’in faresini ters tutup Apple’a da laf atınca biraz dibe düştüm. Neyse, sadece Sinan ve Murat vardı Allahtan, yoksa hakikaten büyük rezillikti yani.

iMac’de Voice Over’ı açamayınca, çalışanlardan birisinden rica ettik ve o da seve seve yardımcı olacağını söyleyip bize Voice Over’ı açtı. iMac’i kurcaladık ve yavaş yavaş, güzel gezimizin sonuna yaklaşıyorduk.

Hemen arkamızda, Maxafe cüzdan ve kılıfları gördük ve biraz da onları inceledik. Tabii o esnada, küçük çaplı bir yıkım gerçekleşti, yine ve yine, mağazada bir şeyler devirdik.

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, ben Apple Store’u gezerken bir mağaza geziyormuş gibi hissetmedim, kendimi çok samimi, bir şeyler paylaşabildiğim bir ortamda buldum. Çalışanların güler yüzlülüğü, her alanda eğitimli olması ve sizinle ilgilenme isteği, oradan çıkmanızı resmen engelliyor. Çıkışımızı yapmadan önce, çekilen fotoğrafları almak için bir e-posta verdik ancak, fotoğraflar halen elimize ulaşmadı, sırf onlar için bir gün Kadıköy’e gidebiliriz, D.

Ayrıca, Today at Apple etkinliklerine ilişkin detaylı bilgiler aldık ve yakınlarda, bir şeyler içmek için bir yer olup olmadığını sorduktan sonra, tüm mağaza çalışanlarına teşekkür edip oradan ayrıldık. Çıkarken mağaza çalışanlarından “yine bekleriz” sözünü duymak ise, “ben buraya yine gelirim” demek için tek geçerli sebep olabilir bana göre.

Mağazadan çıktıktan sonra bir kafede bir şeyler içtik ve sonra, ev yolculuğumuz başladı, ancak şimdi oraya girersem bu yazının suyu çıkar. Ama şunu söyleyeyim, güzel gün biraz gergin bitti, çünkü metrodaki Ziraat ATM’si 120 TL değerinde paramı yuttu. Neyse tatsız şeyleri bırakalım, ben sizi, Instagram üzerinde paylaştığım gönderilerle baş başa bırakayım.

Bu arada söylemeyi unutmuşum, bazı cihazlarda Siri’ye “Voice Tekno” sözcüğünü aratıp bizim web sitesini açtım, belki gelen 1 – 2 kişi görür de ilgisini çeker diye :).

Yazımı beğendiniz mi?

Reaksiyon Göster
  • 0
    alk_
    Alkış
  • 0
    be_enmedim
    Beğenmedim
  • 0
    sevdim
    Sevdim
  • 0
    _z_c_
    Üzücü
  • 0
    _a_rd_m
    Şaşırdım
  • 0
    k_zd_m
    Kızdım

Uzun yıllardır teknoloji ile iç içeyim. İlk bilgisayar kullanmaya başladığım 2012 yılından beri, teknoloji benim en büyük tutkum oldu. İlerleyen yıllarda çeşitli konularda kompozisyonlar yazdım ve bazı yarışmalarda derece de elde ettim. Teknoloji araştırmalarımı YouTube, diğer teknoloji platformları ve forumlarda yaptım ve bugün bunlara ek yabancı kaynaklar ve makale tarzı içerikleri de inceliyorum. 2017 yılında yazım alanında edindiğim tecrübeleri insanlara aktarmak amacıyla Voice Tekno web sitesini kurdum ve o günden bu güne yazdığım haber ve özgün içeriklerle okuyucularımı memnun etme çalışmalarım devam ediyor. En büyük hayalim, bu platformu tanınan, bilinen bir yer ve teknoloji deyince insanların aklına gelen ilk platformlardan biri haline getirmek. Gelecekte bu konuda daha çok çalışma yapmayı ve iş birliklerimizi geliştirmeyi hedefliyoruz.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (1)

  1. Bir gün Apple’ın bir mağzasını gezmek istiyorum, samimi ortam diyince, bu istek daha da harlandı.
    Bir de abi, yazmışsın ya insanımız yardım sever, sıcak kanlı diye. Doğru, ona bir lafım yokta, her şeyin fazlası zarar diye bir laf vardır ya hani, otobüse kollarından havaya kaldırıp bindirmek, restorantta ne yer ne içer diye yanımızdaki görene sorulması, bunun en güzel iki örneği. Sağ olsunlar, basamakları çıkmakla uğraşmayalım, yiyeceğimizi, içeceğimizi söylerken boş yere nefes tüketmeyelim diye bizi yormuyorlar, :D

    Şaka bir yana, içeriği çok beğendim gerçekten. Eline sağlık. Şu ekibe bir gün beni de dahil edin de, beraber kaybolalım, beraber yine ve yine devirelim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir